İzmir’de, meydana gelen kuraklık ve yağış azlığı, barajlardaki su seviyelerini tehdit eder hale geldi. İzmir’in su kaynakları üzerine uzmanlaşmış MSKÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, bu önemli mesele ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak, su durumunun ciddiyetini gözler önüne serdi.
16 KASIM’A KADAR SU TAMAMEN BİTECEK
Doç. Dr. Özçelik, İzmir’in su krizine doğru hızlı bir ilerleme kaydettiğini belirtti. “İzmir sıfır suya adım adım yaklaşıyor,” diyen Özçelik, su kesintilerinin devam etmesi ve barajlardaki su seviyelerinin azalmasıyla birlikte kritik bir noktaya gelindiğini vurguladı. Yapılan analizler sonucunda, su kullanım oranlarını dikkate alarak yapılan hesaplamalarda İzmir’in 16 Kasım 2025 tarihinde tamamen su kaynaklarının tükenebileceğini öngördüklerini söyledi. Barajlardaki su miktarının birbiriyle doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çeken Özçelik, yer altı su kullanımının ve su kesintilerinin bu durumu etkilediğini aktararak, tahminlerinin 15 Ekim ile 19 Aralık tarihleri arasında değişiklik gösterebileceğini belirtti. Mevcut durumda, barajlarda yaklaşık 16,1 milyon metreküp su bulunduğunu ifade etti. Ayrıca, su kesintilerinin ardından ilk su kullanımının 490 bin metreküp civarına kadar ulaştığını, bu kesintiler sonrasında ise kullanımın 160 bin metreküp seviyesine düştüğünü aktardı. Bu durumun, yer altı sularının ne kadar önemli bir kaynak olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğini dile getirdi.
“SU TABLASINDAKİ AZALMAYI ÖNLEMEMİZ GEREKİYOR”
İzmir’de günlük su kullanımının yaklaşık 500 bin metreküp civarında olduğunu belirten Doç. Dr. Özçelik, bu rakamın, kentteki su kaynakları üzerindeki baskıyı artırdığını ifade etti. Özçelik, “Bu yer altı suyunun 3’te 2’lik kısmı Manisa’dan geliyor,” diyerek, su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından bu bağımlılığın sorunlu olabileceği uyarısında bulundu. Gelecek dönemlerde kuraklık etkilerinin devam edeceğini ve yağışlarda azalmaların yaşanacağını tahmin ettiklerini, bu durumun da yer altı sularındaki seviyeleri olumsuz etkileyebileceğini bildirdi. Bu sebeple, yer altı sularının aşırı kullanımını önlemenin ve fazla çekilmekten doğan su tablasındaki azalmayı kontrol altına almanın önemine vurgu yaptı.
Bu kritik durum, İzmir’in su kaynaklarının yönetimi ve korunması açısından atılması gereken adımları daha da önemli kılmaktadır. Zira hem bireylerin hem de yerel yönetimlerin, su tasarrufu konusunda bilinçlenmesi ve gerekli önlemleri alması gerekmektedir. Gelecek nesillerin suya erişim imkânlarının korunabilmesi için bu süreçte atılacak adımlar büyük bir önem taşımaktadır.
