İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi (İZBB) iştiraklerinden İZBETON AŞ’de taşeron şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği iddia edilen yolsuzluk üzerine 1 Temmuz’da geniş kapsamlı bir soruşturma başlattı. Bu süreçte, Sayıştay, mülkiye müfettişi ve bilirkişi raporları temel alınarak yürütülen soruşturma sonucunda “ihaleye fesat karıştırma” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlamalarıyla 157 kişi hakkında gözaltı kararı verildi.
TUNÇ SOYER TUTUKLANMIŞTI
Bu soruşturma kapsamında gözaltına alınanların arasında o dönemdeki İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun da bulunduğu 139 şüpheli yer aldı. Şüphelilerin emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmesiyle birlikte, Soyer ve Aslanoğlu’nun da aralarında bulunduğu 60 kişi mahkemece tutuklandı. Diğer 58 kişi ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, kalan şüpheliler herhangi bir tedbir uygulanmadan serbest bırakıldı.
2. DURUŞMA GÖRÜLDÜ
Söz konusu davada, arasında Şenol Aslanoğlu, Tunç Soyer ve Heval Savaş Kaya’nın da bulunduğu toplam 6’sı tutuklu 65 sanıkla ilgili ikinci duruşma gerçekleştirildi. Duruşma, ifadesi henüz alınmayan sanıkların ifadeleriyle başladı. Soyer, Aslanoğlu ve Kaya, duruşmada, kendilerinin de savunmalarını mütalaanın sunulmasının ardından yapacaklarını belirtti. Duruşma, verilen bir saatlik aranın ardından mağdurların beyanlarının alınmasıyla devam etti.
SOYER’İN TUTUKLULUĞU DEVAM EDECEK
Duruşma sonunda mahkeme, önemli bir ara karar vermiştir. Bu karara göre, Şenol Aslanoğlu’nun adli kontrol ve ev hapsi şartıyla tahliyesine karar verildi. Ancak Tunç Soyer’in tutukluluk hali ise devam edecek şekilde mahkemece onaylandı. Bu durum, soruşturmanın ve davanın ilerleyen aşamalarında ne gibi gelişmeler yaşanacağını merak konusu haline getiriyor.
Bu olay, yerel yönetimlerin şeffaflık ve hesap verebilirlik açısından ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. Yolsuzluk iddiaları, kamuoyunda da büyük bir yankı uyandırdı ve yurttaşların yerel idarelere olan güvenini sarsma potansiyeli taşıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi gibi büyük bir kurumun, bu tür olumsuz durumlarla karşılaşması, hem yöneticileri hem de süreçlere dair kurumsal denetim mekanizmalarını sorgulatıyor.
Mahkemenin, davanın seyrine etkisi büyük olacak olan kararları, ilerleyen günlerde sürece damgasını vuracak. Söz konusu dava, yolsuzluk soruşturmalarının ne şekilde ilerleyeceğini ve bu durumdan bağımsız olarak toplumsal güvenin nasıl tesis edileceğini de etkileyebilir. Toplumun farklı kesimleri, özellikle bu konuda yüksek sesle tepkilerini dile getirirken, adaletin sağlandığı bir Türkiye için bu tür skandalların önüne geçilmesi gerektiği vurgulanıyor.
