İZMİR’de içme suyu ihtiyacının karşılandığı barajlardan Alaçatı Kutlu Aktaş ve Gördes’in ardından Balçova Barajı da kurudu. Böylelikle kente içme suyu sağlayan 6 barajdan 3’ü tamamen kurumuş oldu. Bu durum, İzmir’deki su kaynaklarının ne denli kritik bir noktaya geldiğini gözler önüne seriyor.
Kuraklık ve yağış azlığı nedeniyle İzmir’de barajlardaki su oranı her geçen gün düşüyor. İklim değişikliği sonucunda yaşanan bu kuraklık, kentin su ihtiyacı açısından tehlikeli bir duruma yol açmakta. Kente içme suyu sağlayan barajlardan biri olan Balçova Barajı’nın da kurumasıyla birlikte, daha önce kuruyan Alaçatı Kutlu Aktaş ve Gördes barajları ile birlikte, toplamda 6 barajdan 3’ü artık işlevsiz hale gelmiş oldu. Durumun ciddiyetine dair bazı rakamlar dikkat çekiyor: Kentin içme suyunun büyük bölümünün karşılandığı Tahtalı Barajı’nda doluluk oranı yalnızca yüzde 2,58, Ürkmez Barajı’nda yüzde 3,64 ve Güzelhisar Barajı’nda ise yüzde 47,7’ye gerilemiş durumda.
İzmir Büyükşehir Belediyesi, içme suyu kaynaklarının azalmasını telafi etmek için çeşitli çareler arayışına girdi. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU), 15 yıldır içme suyu alınmayan Güzelhisar Barajı’ndan, yenilenen Sarıkız, Göksu ve Halkapınar kuyularından içme suyu temin ederek kentin günlük su ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Ancak bu yöntemler, mevcut su krizi karşısında sürdürülebilir bir çözüm sunmaktan uzak. Kentte içme suyu rezervinin yağışlı döneme kadar dikkatli kullanılması ve büyük ölçekli su kesintilerinin önlenmesi için yapılan tedbirler, önemli bir gereklilik haline gelmiş durumda.
Bu tedbirlerin başında, suyun daha verimli kullanılmasını sağlamak amacıyla planlı ve dönüşümlü su kesintileri yer alıyor. 2 günde bir yapılan su kesintileri, su kullanımını en üst düzeye çıkarmak ve su rezervlerini korumak için oluşturulmuş bir sistem. Ayrıca, park ve bahçe sulamalarının sınırlandırılması da önemli bir önlem. Kent sakinleri, su tasarrufu yapmaları için teşvik edilirken, fazla tüketim gerçekleştiren abonelerin kademeli olarak daha fazla ücret ödemesi gibi uygulamalarla da tasarruf edilmeye çalışılıyor.
İzmir’deki bu su krizi, sadece bölge halkını etkilemekle kalmayıp, aynı zamanda ekonomik ve sosyal etkilere de yol açmakta. Su kaynaklarının azalması, tarım alanını, sanayiyi ve hatta günlük yaşamı tehdit eder hale geldi. Dolayısıyla, İzmir için suyun geleceği, halkın bilinçli kullanımı ve sağlam tedbirlerin uygulanmasıyla doğrudan ilişkilidir. Yerel yönetimlerin, hem yeni su kaynakları yaratma hem de mevcut kaynakları daha etkin kullanma konusundaki çabaları, bu krizin çözümü için hayati öneme sahip.
