İzmir’de, büyük bir yolsuzluk soruşturması sonucunda İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iştiraki olan İZBETON’a yönelik önemli gelişmeler yaşandı. Söz konusu operasyon sonrasında, ‘kooperatiflerdeki usulsüzlüklere’ dair başlatılan soruşturma neticesinde, önceki dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun da dahil olduğu toplam 65 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Sanıklar için öngörülen hapis cezası ise 3 yıl ile 45 yıl arasında değişiklik gösteriyor.
![]()
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZBETON A.Ş.’nin, çeşitli kooperatiflerle iş birliği içinde yürüttüğü kentsel dönüşüm projelerinde ciddi usulsüzlükler yapıldığını ortaya koyan bir iddianame hazırladı. Bu iddianame, 17 Temmuz 2025 tarihinde mahkemeye sunuldu ve eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu, beraberlerinde bazı kooperatif yöneticileri ve belediye görevlileri olmak üzere pek çok kişi, ‘nitelikli dolandırıcılık’ ve ‘bu suça teşebbüs’ suçlamalarıyla yargılanmak üzere belirlenen şüpheliler listesine dahil edildi. İddianamede, şüphelilerin kamu kurum ve kuruluşlarını, siyasi partileri ve dernekleri araç olarak kullanarak kamu zararına hareket ettikleri ve projeleri çoklu bir şekilde suistimal ettikleri ileri sürüldü.
Özellikle, Örnekköy 3. ve 4. Etap, Gaziemir Aktepe/Emrez Mahallesi 1. Etap, ayrıca Karabağlar 3. ve 4. Etap kentsel dönüşüm projeleri bağlamında yapılan kat karşılığı inşaat işlerinde, kamu kaynaklarının ciddi bir şekilde zarara uğratıldığı ifade edildi. İddianamede, toplamda 449 mağdur ve 7 müşteki ile birlikte Hazine ve Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZBETON A.Ş., “suçtan zarar gören” taraflar olarak kaydedildi. Bu durum, soruşturmanın kapsamının genişlemesine ve kamuoyunda büyük bir yankı uyandırmasına yol açtı.
Sürecin devamında, şüphelilerden 11’inin halen tutuklu olarak cezaevinde bulunduğu öğrenildi. Bu gelişmeler, İzmir ve genel kamuoyu açısından yolsuzluk, kamu zararları ve siyasi etik üzerine tartışmaları yeniden alevlendirdi. İzmir’deki bu olaylar, yerel düzeyde siyaset ve hukukun nasıl etkilendiğine dair endişeleri gündeme getirirken, kamu kaynaklarının yönetimi ve şeffaflık konularında ciddi eleştirilerin yapılmasına sebep oldu.
Böylece, İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İZBETON’a yönelik bu operasyon, sadece belirli bir grup insanı değil, aynı zamanda kentsel dönüşüm süreçlerini de sorgulatır hale getirdi. Yerel yönetimlerin yürüttüğü projelerdeki denetim mekanizmalarının ne denli etkili olduğu, bu tür yolsuzlukların önüne geçilmesi için neler yapılması gerektiği hususlarında geniş bir inceleme ve değerlendirme yapılmasını zorunlu kıldı. Beyan edilen tüm bu bilgilerin, Türkiye’deki kamu yönetimi ve yerel siyasete dair daha kapsamlı bir reform ihtiyacını ortaya koyduğu söylenebilir.
